12 Mayıs 2010 Çarşamba

Çocukların Duygularını Bastırmak

OĞLUNUZUN DUYGULARINI BASKILAMAK

“Kocam, küçük oğlumuza çok sert davranmamız gerektiğini, çünkü onun sulugöz bir pısırık olmasını istemediğini söylüyor. Ancak ben oğlumuzun “erkek” olmak için çok küçük olduğunu düşünüyorum.”

Erkeklerin duygularını göstermesi bir çok kültürde, nesillerden beri baskılanmış olsa da, erkeklerin ve erkek çocukların duyguları vardır ve bunları ifade etmelerine olumsuz yaklaşılma-malıdır. Aslında, çocuklukta, nasıl hissettiğini ifade edebilmek, normal büyüme ve gelişmenin bir parçasıdır. Kız olsun, erkek olsun, “üzgünüm” “kırıldım” “hayal kırıklığına uğradım” veya “korkuyorum” diye çocuğun, duygusal açıdan normal bir erişkin olması olasılığı, bunları saklayan çocuğunkinden daha yüksektir.

Uzmanlar, güvenli bir erkek cinsel kimliği olan genç bir erkek yetiştirmek için, erkek çocukların duyarlılığını köreltmek, sert bir yaklaşım benimsemek ve “erkekler ağlamaz” görüşünde olmak gerekmediği konusunda tereddütsüz anlaşmaktadır. Kültürümüzün eğitime ve daha yumuşak karakter özelliklerine, daha fazla değer vermesi, önceki nesillerin film artistlerinin kalpsiz, ruhsuz “kadınları sev ve terk et” yaklaşımlarının yerini, daha duyarlı, “onlan sev ve onlarla kal” yaklaşımına, korku ve acısını ifade eden- hatta ağlayan erkeklere bırakmasına yol açmıştır.

Kadın ve erkek mizacı ve tepkilerinde doğuştan gelen bazı biyolojik farklar olsa da, duygularını ifade edebilme kabiliyeti (veya edememe hali) en azından kısmen beşikte başlayan koşullanmadan kaynaklanmaktadır. Araştırmalar, kızlara çok daha fazla sözel ilgi ve sıcaklık gösterildiğini, ve bu eşitsizliğin çocukluk boyunca devam ettiğini göstermektedir. Örneğin kızlar üç tekerlekli bisikletten düşünce sarılarak sakinleştirilir, erkek çocukların ise yarası var mı diye bakılır, üstünün tozu alınır ve geri dönmesi söylenir.

Canı yanmış veya üzülmüş bir çocuğu rahatlatmak, duygulan hakkında (iyi veya kötü) konuşmasını teşvik etmek, kuvvetli ve girişken bir erişkin olma kapasitesini hiçbir şekilde azaltmaz. Hatta böyle bir yaklaşım iç kuvvetini geliştirebilir. Sulugöz bir çocuk yaratmaz. Duyarlı, şefkat gösteren, sadece şefkat ve sevgiyi kabul edebilen değil, aynı zamanda bunu başkalarına gösterebilen bir kişi olur . Özet olarak, kelimenin tam anlamıyla gerçek bir erkek.

ZAMANI ÖĞRETMEK

Küçük bir çocuk için şimdiki gibi bir zaman yoktur. Daha doğrusu, şimdi dışında zaman yoktur. Dün, bu sabah, yarın, bu gece, bir saniye, ileride tamamen anlamsız kelimelerdir. Dakikalar saatlerden hiç farklı değildir, saatler de günlerden. Küçük çocuğa “acele et” dediğiniz zaman hızlanmasını, “bekle” dediğiniz zaman sabırlı olmasını bekleyemezsiniz. Bu yaştaki çocuğun henüz böyle bir anlayışı veya kapasitesi yoktur.

İkinci yılın ortasında çocukların çoğu, “şimdi” üstüne odaklanır. Geçmiş ve gelecek hâlâ anlayışlarının dışındadır. “Şimdi”, öğlen yemeği istedikleri, annenin eve gelmesini istedikleri, dışarı çıkmak istedikleri, büyükannenin evine gitmek istedikleri zamandır. Ancak ikinci doğum günü yaklaştığında zaman konusunda bir sıçrama olur ve küçük çocuklar “birazdan” veya ” ileride” dediğinizde anlamaya başlar. Üçüncü yıl dolmadan, daha da büyük ilerleme olur ve “bugün “, “dün”, ve “yarın”, farklı ( bulanık da olsa) kavramlar haline gelir.

Birçok çocuk geçmişte olmuş herhangi bir olayı kastederken, “dün gece” derler; bazıları “yarın” hakkında da konuşur ancak “yarın”ın gerçek anlamı, daha bir iki yıl daha tam kavranamaz. Düz bir çizgi olarak zaman kavramı, altı yaşından önce berraklaşmadığı için, ilkokul yıllarından önce saat, çocuğunuz için fazla bir şey ifade etmeyecektir. Bu arada, öğrenme sürecine aşağıdaki şekillerde yardımcı olabilirsiniz.

İki (üç) zamanlı konuşun. Küçük çocuğunuz ile konuşurken aynı zamanı tanımlamak için olanak olduğunda birden fazla yol kullanın. “Bugün öğleden sonra, öğle uykusundan sonra, oyun parkına gideceğiz” veya ” Şebnem bu sabah oynamaya geliyor, kahvaltıdan sonra.” Daha büyük bir çocuk için, saati ekleyebilirsiniz: “Bu gün saat l’de, yemekten hemen sonra oyun alanına gideceğiz.”

Sıra üzerinde çalışın. Planladığınız faaliyetleri küçük çocuğa sıra ile anlatın. “İlk önce dükkâna gideceğiz, ardından kütüphaneye gideceğiz ve son olarak öğlen yemeği yiyeceğiz” veya “İlk önce banyo yapacağız, sonra kurabiye yiyip süt içeceğiz, son olarak bir hikâye okuyacağız”. “Önce” ve “sonra” kavramlarını da tanıtmaya başlayabilirsiniz.(“Parka gitmeden önce, yemek yiyeceğiz” “Sanem ve annesi kahvaltıdan sonra gelecek”). Aynı şekilde “birazdan” “daha sonra” tanıtılabilir. (“Birazdan odadaki blokları temizleme zamanı olacak” veya “Daha sonra kek yapacağız.”) Ancak küçük çocuğunuzun bu kelimeler arasındaki ince nüansları anlamasını beklemeyin.

Görsel yardımlar kullanın. Somut örnekler, çocuğunuza zamanın geçmesi konusunda perspektif kazandıracaktır. Çocuğunuzun eski resimlerim (Önceden, böyle küçüktün) ve şimdiki resimlerini (şimdi böyle büyüksün) gösterin. Hikâye okuduğunuzda, geri dönün, kronolojik olarak özetleyin. (Önce, bu küçük çocuk yüzmeye gitti, sonra parkta oynadı, daha sonra eve gitti ve dondurma yedi.) Küçük çocuğunuzun bir şey için beklemesi gerektiğinde, kronometreyi kurarak, zamanın geçişini somutlaştırın. (Kronometreyi beş dakikaya kuracağım; kronometre çalınca, seninle resim yapmaya hazır olacağım)

Günlerin bulanıklığını ortadan kaldırın. Haftanın günlerinin bulanıklığı, eğer her birini özel bir etkinlikle ilişkilendirirse, azalacaktır. “Pazartesi, oyun grubumuz var.” “Salı, kütüphaneye gidiyoruz”. “Pazar, büyükanneye gidiyoruz”. Üzerine resimler veya düzenli yapılan faaliyetlerin görsel ifadeleri yapıştırılmış büyük bir haftalık takvim, her şeyin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Dünün, bugünün ve yarının temel olaylarını tartışmayı unutmayın. “Dün, yemeğe çıktık” “Bugün müzede iyi vakit geçirdik” “Yarın, Uğur’un evine gideceğiz”. Küçük çocuk sevdiği halasının iki gün sonra gelmesini heyecanla bekliyorsa, varış gününü daha net hale getirin: “Aynur Hâlâ, iki uzun gece uykusundan sonra gelecek.”

0 yorum:

Yorum Gönder



sağlık Site istatistikleri