12 Mayıs 2010 Çarşamba

Çocuklar Hakkında Bilmeniz Gerekenler

BİLMENİZ GEREKEN ÖNEMLİ ŞEYLER

Rahatlatma Sanatı (Öpme ve İyileştirme)

Anneniz bunu yapardı. Onun annesi de bunu yapardı. Ve bunu kanıtlayacak duvar resimleri olmasa da, mağara annelerinin de bunu yapmış olma olasılığı yüksektir. Rahatlatılma ihtiyacı içindeki çocuklar (sıyrılmış bir diz, incitilmiş bir kol veya zedelenmiş bir onur için) varoldukça, “öpüp iyileştiren” anneler (ve, şimdi eskiye oranla çok daha fazla sayıda, babalar) de varolmuştur.

Çocukları rahatlatmak, ebeveynlik görevinin, en az beslemek kadar önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Serpilmek için, bir çocuğun, her ikisinden de yeterli miktarda almaya ihtiyacı vardır. Rahatlatmanın birçoğu, içgüdüsel olarak gelir kısa bir kucaklama, dudakların bir dokunuşu, ya da dökülen birkaç damla yaşın silinmesi gibi ve çoğu zaman bu, tökezlemiş küçük bir çocuğun ayaklan üzerine kalkıp yoluna devam edebilmesi için yeterli olmaktadır. Ancak kimi zaman sadece o öpücük işleri yoluna koymak için yeterli olmaz bazen, özellikle de çocuğunuz büyüyüp daha karmaşık hale geldiğinde, onu rahatlatmak için biraz daha fazla zaman, uğraş ve düşünce sarf etmeniz gerekecektir.

Gücünüzün farkına varın. Yalnızca bir insan olduğunuzu düşünebilirsiniz bazen, fazla insan olduğunuzu düşünürsünüz. Ancak iki ya da üç yaşındaki bir yumurcak için, mutlak kudretin temsilcisisinizdir. Yavrunuzun size atfettiği bu mutlak güç, yıllar geçtikçe sönecek ve ergenlik dönemiyle birlikte sizi yine aciz bir ölümlü konumuna geri döndürecekse de, şimdilik, sizin sarf edeceğiniz güven verici ve sevgi dolu sözlerin ağırlığı büyüktür. Küçük çocuğunuzu kucağınızda sallayıp “Her şey yoluna girecek” dediğinizde, o, büyülü bir şekilde, her şeyin değilse bile bir şeylerin daha iyi olacağına inanır. İşte bu yüzden sizin sunacağınız huzur almış olduğu darbe ister fiziksel ister duygusal olsun çocuğunuz için en iyi ilaçtır.

Fırtınadaki dingin ada olun… Eğer gündelik tökezlemeler karşısındaki tutumunuz ” Bir şey yok, iyisin” şeklinde olursa, küçük çocuğunuz da büyük olasılıkla kendini iyi hissedecektir. Eğer, “Zavallı bebeğim! Çok canın acıdı mı? ” şeklinde feveran ederseniz, çocuğunuz da bu fırsatı kullanıp, mümkün olduğunca açık bir şekilde ve yüksek sesle “Evet” diyecektir. Hiçbir şey, küçük bir çocuğu, panik halindeki bir anneden daha fazla telaşlandırmaz; hiçbir şey, üzgün bir ebeveynden daha fazla keyfini kaçırmaz.”Eğer benim güçlülük abidem yıkılıyorsa, gerçekten çok ters giden bir şeyler olmalı”. Bu nedenle, çocuğunuzun acısını içtenlikle hissetmeniz çok doğalsa da, aşırı bir endişe göstermeniz doğru olmaz. Sakin kaldığınız ve tabii bu sakinliği sadece sözlerinizle ve ses tonunuzla değil, mimikleriniz ve beden dilinizle de ona ilettiğiniz takdirde, çok daha etkili bir güven kaynağı oluşturacaksınız. Anne babalan gereğinden fazla tepki göstermeyen küçük çocuklar, düştükleri zaman yerden kendi başlarına kalkan, üzerlerindekileri silkeleyip yollarına devam edebilen çocuklar olarak yetişirler.

…ancak hiç fırtına yokmuş gibi davranmayın. Çocuğun acısı karşısında, gereğinden ı faza tepki göstermemeniz gerekse de, olayı tamamıyla görmezden gelmemelisiniz, özellikle de yaralanma duygusal alanda olmuşsa. Hepimizin, hislerimizin bir değeri olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır ve hepimiz , arada sırada pireyi deve yapma hakkına sahibiz. Bu özellikle de, çok minik ve narin olan ve pirelerin gerçekten de gözlerine develer gibi göründüğü küçük çocuklar için geçerlidir. Sorunları ve kaygıları, önemsizmiş gibi göstermek, çocuğunuz için gerçekten de büyük önem taşıyan durumlarda “Hiçbir şeyin yok, tamamıyla iyisin., bu hiçbir şey..” şeklinde bir tavır takınmak, çocuğunuza, onun hislerinin geçerli olmadığı mesajını verir.

Koşulsuz olarak rahatlatın. Davranışları pek affedilir olmasa da, çocuklar, yaralandıklarında, rahatlatılmaya ihtiyaç duyarlar. Fazlaca geriye kaykıldığına dair uyarınızdan iki dakika sonra sandalyeden düşse veya kapısını açıp kapamayı bırakmasını söylediğiniz dolaba parmağını sıkıştırsa bile, çocuğunuzu rahatlatın.

Dinleyecek bir kulak… ve ağlayacak bir omuz sunun. Ruhtaki bir yara, sıklıkla bedendeki bir yara kadar ilgi ister. Hisleri yaralandığında, küçük çocuğunuzu bu konu hakkında konuşmaya teşvik edin. (“Kırgın görünüyorsun; bana neden olduğunu söylemek ister misin?”) İletişim yetilerinin gelişmekte olduğu, ve özellikle de stres dönemlerinde durakladığı bu dönemde, söylediklerini anlamak zor olabilir ancak çocuğunuzun hislerini algılayıp değerlendirmek üzere göstereceğiniz çaba, onun tarafından takdirle karşılanacaktır.

Dinleyin, ancak ders vermeyin. Fiziksel veya ruhsal bir darbe almış küçük bir çocuk, kendini dinleyecek, hislerini değerlendirecek ve destek verecek birilerine gereksinim duysa da, ders verilmeye, yan yolda bırakılmaya, ve “Ben sana demiştim”lere hiç ihtiyacı yoktur. Ancak çok fazla sempati sunmaktan kaçının. Fazla doz,bağımlı, kendine acıyan ve sürekli acı çeken rolü üstlenen bir çocuk yaratacaktır.

Suçlamayın. Çocuğunuzu suçlamak (O arabayı halının ortasında bırakmasaydın, kayıp düşmezdin), ne rahatlama sağlayacak, ne de ona ders olacaktır. Onun yerine “Hadi bakalım neden düştüğünü bulmaya çalışalım” şeklinde yaklaşın. Çocuğunuz “Arabaya basıp kaydım” diye cevap verdiğinde, “Bir daha bu şekilde düşmemen için sence ne yapmalısın?” şeklinde yanıtlayın.

Suçu başka bir yere atmak da işe yaramayacaktır. (“Leyla her zaman oyuncaklarını karmakarışık ediyor, oyununun tüm parçalarını bulamamana şaşmamalı”). Bunun yerine şöyle sorun: “Gelecek sefere oyununun parçalarının kaybolmaması için sence ne gibi önlemler alabilirsin?

Her şeyi daha iyi yapmaya çalışmayın.

Çocuğunuz oyuncak kamyonunu pencereden dışarı fırlatıp tuzla buz mu etti? “Üzgünüm, kamyonun kırıldı” denebilir. Ancak hemen dışarı koşup yenisini almak hatalı bir davranış olur. Eğer çocuklar, yaptıkları hatalardan öğrenmezlerse, onları tekrar ve tekrar ve tekrar yapmaları olasıdır.

ÇOCUĞUNUZUN BİLMESİ GEREKEN ÖNEMLİ ŞEYLER

Doğru ve Yanlış Hakkındaki Her Şey

Her küçük çocuğun içinde bir Pinokyo saklıdır. Tıpkı Pinokyo gibi, küçük çocuklar da dünyaya yenidirler ve olan biten karşısında deneyimleri yoktur. Yine Pinokyo’ya benzer şekilde, meraklı, haşan, eğlence düşkünü, kimi zaman da acı verecek derecede saftırlar bizim bilinçlilik adını verdiğimiz, doğruyu yanlıştan ayırmamıza yardımcı olan iç pusuladan yoksundurlar. Ancak onlara ihtiyaçları olan iç görüyü sağlayacak karizmatik bir cırcırböceği yerine, küçük çocukların yol göstericileri, anne babalan ve bakıcılarıdır.

Küçük çocuğun, fırıncı amcanın ikram ettiği kurabiyeyi almanın; doktorun muayenehanesindeki bekleme odasında tanıştığı o yeni çocukla

oynamanın doğru olup olmayacağı konusunda kararsız kaldığında, dönüp danıştığı kişiler, anne babalardır. İstediği kamyonu aldığı için Hüseyin’e vurmasının doğru olmadığını söyleyen ve kaydırak sırasında önündeki üç çocuğun kaymasını beklemenin zor fakat uygun davranış olduğunu küçük çocuğa belirten, hep, anne babalardır. Begüm halaya, getirdiği hokkabaz için teşekkür etmesini söyleyen ve plajda oyun arkadaşına kum atmaktan onu vazgeçirenler de yine anne babalardır.

Ve tıpkı Pinokyo ‘nun cırcırböceği gibi, küçük çocukların anne babaları da, sonsuza dek onların bilinçlerinin bekçisi değillerdir. Sadece, çocukları, doğruyu yanlıştan ayırabilme yetisini geliştirene dek ona bu konuda yardım eden, geçici ahlaksal imgelerdir.

Araştırmacıların görüşlerine göre, küçük çocuklar, ilgileri doğrultusunda ve olumsuz sonuçların korkusu ışığında, ahlaklı davranmaya yönelirler.Hayatın bir sonraki basamağında, bu güdülenme bir üst seviyeye taşınır; Ahlaklı davranış, onaylanma isteği, yüksek otoriteye olan saygı ve sosyal bir düzeni sağlama ihtiyacının anlaşılmasına dayalıdır. (“Herkes bu kötü şeyi yapsaydı, ne olurdu?”)

Genellikle, başkalarının ihtiyaçlarına karşı gerçek bir duyarlılık veya esaslı bir dürüstlük ve adillik olgusunun gelişmesi, onlu yaşlardan önce gerçekleşmez. Yine de yeterli ahlaki rehberlik ve örneklerin eksikliğinde, birçok kişi asla bu aşamalara ulaşamaz.

Ancak küçük çocuğunuzdan süreğen bir ahlaklı davranış beklemek hatta ahlaklı davranış kavramını anlamasını bile beklemek için henüz çok erken olması, şimdiden onda bu bilinci geliştirmeye yönelik girişimlerde bulunmak için de çok erken olduğu anlamına gelmez. Çocuğunuzun, doğru ve yanlışlar üzerine felsefi tartışmalara katılabilecek yaşa gelmesini beklerseniz, çok fazla beklemiş olursunuz.

Cırcırböceği Jimmy rolünüzü hakkıyla oynayabilmek için, şu önerilere kulak verin;

Davranışların, sonuçlan olduğunu açıklayın. Küçük çocuğunuza kum atmanın yanlış bir davranış olduğunu söylerken, bunun neden yanlış bir davranış olduğunu açıklamak da çok önemlidir. (“Kum attığında, bu birilerinin gözüne kaçabilir, ve bu da onun canını çok yakar. Gördün mü bak, Dicle’nin gözleri nasıl kızardı ve ağlıyor.”) Ve küçük çocuğunuza, itişip öne geçmeye çalışmak yerine kaydırak kuyruğunda sırasını beklemenin doğru bir davranış olacağını söylerken, bu şekilde davranmanın neden doğru olduğunu da belirtmek önemlidir (“Sen sıranı beklediğinde, herkesin kaydırağa binme hakkı olur, herkes eğlenir ve önce bineceğim diye itişme kakışma da olmaz”). Bilinçli davranışı geliştirmede, empatik yaklaşımın öğretilmesi anahtardır.

Ders veya öğüt vermeyin. Tüm gereken, basit bir açıklamadır. Öğüt vermeye devam ederseniz, küçük çocuğunuz basitçe sesinizi kısacaktır. Ve aklınızda olsun: Siz yol göstermek için oradasınız, yargılamak için değil.

Doğru sorulan sorun. Küçük çocuğunuzu, en başından itibaren, ahlaki gelişim sürecinin bir parçası haline getirin ve onu, davranışlarının olası sonuçları hakkında düşünmeye zorlayın: Çocuğunuz bir oyun arkadaşını tokatladığında, şöyle sorun “Sence Sema ona vurduğunda ne hissetti?” Küçük çocuğunuza, ahlaki bir noktaya işaret eden bir kitap okuduğunuzda, bunu anlayabileceği kelimelerle anlattıktan sonra, onun düşüncelerini sorun. Bir hikâye veya televizyon kahramanı, açıkça doğru veya yanlış bir davranışta bulunduğunda, bu konuda küçük çocuğunuzun görüşüne de kulak verin.

Davranışı suçlayın, kişiyi değil. Küçük çocuğunuzu, yaptığı kötü bir şey, veya yerine getirmediği iyi bir davranış için suçlayıp, onun kendini kötü ve yetersiz hissetmesine neden olmayın; davranışı eleştirin, çocuğu değil. Küçük çocuğunuzu, başkalarının davranışlarını da aynı şekilde değerlendirmeye yönlendirin. “Kurabiye canavarı tüm kurabiyeleri yediği ve paylaşmadığı için kötü!” yerine, “Kurabiye canavarının yaptığı gibi tüm kurabiyeleri yemek ve paylaşmamak, iyi bir davranış değil’”i deneyin.

Vicdanlı bir örnek oluşturun. Her zaman olduğu gibi, bir gram iyi örnek, bir ton öğütten iyidir. Kendi vicdanınızın, kendi yol göstericiniz olmasına çalışın ve bir süre için, küçük çocuğunuzun da sonunda küçük çocuğunuz da kendi vicdanını geliştirecektir.

0 yorum:

Yorum Gönder



sağlık Site istatistikleri